Avrupa ve Orta Asya’da en kırılgan topluluklara odaklanılarak COVID-19 ile mücadele devam ediyor

3 April 2020

COVID-19, Avrupa ve Orta Asya’da kırılgan ekonomileri, hane gelirlerini, istihdamı ve refahı şimdiden etkiliyor. UNDP’nin yanıtı, kırılganlık değerlendirmeleri ve takip eden politika desteğine odaklanarak, ekonomik ve sosyal koruma sistemlerinin kritik sahalarını ele alacak, çevre konularında inovasyon ve iklim çözümlerini teşvik etmek suretiyle, ülkelerin “daha çevre dostu bir şekilde daha iyi düzelme” yaklaşımlarını uygulamaya koymalarını destekleyecektir.

Avrupa ve Orta Asya’da, sağlık sistemlerinin pandemiyle başa çıkma kapasitesi sorgulanıyor. UNDP, gerekli ilaçların temin edilmesi, hastaneler ve sağlık kliniklerinin tadil edilmesi ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi için zaten hükümetler ile birlikte çalışıyordu. Bu gelişmiş sistemler şu anda, COVID-19 pandemisine hızla yanıt verecek şekilde uyarlanıyor; ilk olarak hükümetlerin talebiyle kişisel koruyucu ekipmanlar ve diğer önemli tıbbi ekipmanlar temin ediliyor.

Dijital dönüşüm, Avrupa ve Orta Asya’da şimdiden gerçekleşmiş durumda, çünkü UNDP ve birçok hükümet yasal, sosyal ve kamu hizmeti sunumunu çevrim içine aktarmaya başladı. Hızlanmış dijitalleşmenin, geleneksel sektörlerde dijital sıçrama için yeni iş modelleri ve fırsatları yaratması beklenebilir. UNDP, ülkeler ve işletmelerin gerekli hizmetleri çevrim içine taşımasına destek veriyor, böylece artan tecrit ve maruziyeti sınırlama gereğine rağmen, herkesin işlerini yapmaya devam edebilmesi mümkün oluyor.

UNDP, ülkelerin ekonomik ve sosyal etki analizi yapmalarına destek veriyor

Avrupa’da koronavirüs yayılımının yüksek olmasının Avrupa ve Orta Asya’da olumsuz ekonomik etkileri daha şimdiden görülüyor, muhtemelen şiddetlenecek de. Üretim ağlarını etkiliyor; tarım, turizm, ticaret ve sanayi, enerji gibi sektörlerde faaliyeti büyük ölçüde kısıtlıyor. Çin ve Avrupa’nın ticaret ortağı olan ülkeler özellikle etkilenecek. UNDP, ülkelerin ekonomik ve sosyal etki analizi yapmalarına destek veriyor.

Avrupa ve Orta Asya bölgesinde yaşayan, HIV, TB, viral hepatit ve eşlik eden bulaşıcı olmayan hastalıklara sahip birçok insan, koronavirüsün yarattığı riskler karşısında daha kırılgan durumda. Bunlara ek olarak, COVID-19, gerekli ilaçlar için tedarik zincirlerinin varlığını da etkileyecek, dikkatleri devam eden bu hastalıkların bakımına yöneltecek.

Birçok ülkenin nüfusu azalıyor ve yaşlanıyor; bu trendler, sosyal koruma ve sağlık sistemleri üzerindeki baskıyı artırıyor. Öte yandan, başka ülkelerde genç nüfustaki hızlı artış ise hem işgücü piyasasının hazmetme kapasitesi hem de gençlere ilişkin sosyal hizmetler üzerinde baskı oluşturuyor. Bu farklılıkların, baş etme mekanizmaları ve pandemiye yanıt önlemleri açısından farklı sonuçları var.

Bölgede en yüksek işsizlik oranı Batı Balkanlar’da; ve gençler, Romanlar, kadınlar, engelliler gibi belirli etnik ve sosyo-demografik gruplarda yoğunlaşmış durumda. Sosyal koruma sistemlerinin hedefleri iyi belirlenmiş değil ve sosyal yardım ile istihdam destek programlarının daha yakından ilişkilendirilmesi sadece son zamanlarda yapıldı. Pandemi, bu sistemler ve çabalar üzerinde baskı yaratacak.

COVID-19’un ekonomik ve sosyal etkileri şiddetli olacak; ekonomik düzelme ise yavaş seyredecek

Doğu Avrupa ve Güney Kafkaslar’da, işgücü piyasalarında büyük oranda kayıtdışı ve güvencesiz çalışılan işlerin yanı sıra önemli sayıda göçmen işçi ve “çalışan yoksul” var. İşsizlik yardımları ya düşük ya da hiç yok; işçilerin birçoğu da geleneksel sosyal koruma sistemlerinin kapsamında değil. Resmi sosyal güvenlik sistemlerinin kapsamı nispeten cömert; dolayısıyla ekonomik düzelme ve sosyal destek girişimleri en kırılgan kesimleri hedeflemeli. Buna ek olarak, insana yakışır iş fırsatları, özellikle gençler, düşük vasıflı işçiler, engelliler gibi kırılgan kesimler ile küçük beldelerde ve kırsal alanlarda yaşayanlar için oldukça kıt. COVID-19’un ekonomik ve sosyal etkileri şiddetli olacak; ekonomik düzelme ise yavaş seyredecek.

Orta Asya ülkeleri son on yılda sağlam ekonomik büyüme kaydetmekle birlikte, bu büyüme ağırlıklı olarak ihracat sektörlerinde olmuş, büyüme eşliğinde insana yakışır iş fırsatlarında artış olmamıştır. Göç ve yurt dışından havaleler bu eksikliği telafi ediyor; ancak göçmenlerin çalıştığı ülkelerde COVID-19’un neden olduğu ekonomik daralma, anılan para akışını da tehdit ediyor ve göçmenlerin kendi ülkelerindeki ekonomik sorunları daha da kötüleştiriyor.

UNDP kırılgan kesimlerin doğru bilgiye erişmesine destek oluyor

Bu COVID-19 krizinde, doğru bilgiye erişim ve yanıt çabalarının özellikle en büyük risk altında olan ancak anaakım medya ile sosyal medyadan dışlanmış kesimleri hedeflemesi gerekiyor. UNDP, sair biçimde gözden kaçabilecek veya dışlanabilecek kesimlerin tespit edilmesine, onların anlayacakları dilde bilgi akışının desteklenmesine, önlemlerin bu topluluklar üzerindeki etkileri hakkında yetkili makamlara geri bildirim verilmesine katkı sağlıyor.

COVID-19 krizi, etkin ve duyarlı yönetişim sistemleri ve kurumlarının kritik öneme sahip olduğunu göstermiştir. UNDP, kriz süresince uygulanan katı önlemlerin yeni bir statüko olarak sürmeyeceği, krizden alınan dersleri de göz önünde tutarak, her zamanki yönetişim mekanizmalarına çabucak dönüleceğine ilişkin olarak vatandaşlara güvence verme bakımından hükümetler ve sivil toplum ile iş birliği halinde çalışabilir.

Sınırların kapatılmasına ve içe dönük siyasetin yükselmesine yol açan bu ölçekteki bir krizin, huzursuzluğu ve şiddet patlamalarını tetikleme, devam eden diplomatik çabaları sınırlama ve uluslararası kriz yönetim sistemlerini sınama potansiyeli var. Geçmişi çatışmalarla dolu bir bölgede, pandemiye yönelik yanıtların ulusal veya uluslararası güvensizliği aşması, hükümetler ve yurttaşlar arasında güven ve iyi ilişkiler tesis etmesi gerekiyor. Aynı zamanda, böyle krizler, toplumları muhafaza ve yeniden inşa etmek için hükümetler arasında ve topluluklar içinde iş birliği ve dayanışmanın artırılması için fırsat sunuyor.

Kriz kadınlar için ek riskler de doğuruyor

Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde kadınların işgücüne katılımı genellikle kayıtdışı ve kısmi zamanlı çalışma biçimindedir. Birçoğu işlerini kaybetme veya artan ev işleri yükü sonucunda ücretlerin azalması riskiyle karşı karşıya. Toplumsal cinsiyete dayalı ücret açığının salgın esnasında ve sonrasında artması bekleniyor. Düşük gelirli ve göçmen kadınlar, ailelerini geçindirme imkanlarını sınırlayabilecek seyahat kısıtlamaları nedeniyle, özellikle kırılgan durumda.

Bu bölgede, her üç kadından biri, çoğunlukla partnerlerinden olmak üzere, fiziksel ve/veya psikolojik şiddete maruz kalıyor. Uzun süreli karantina ve tecrit koşulları, onları hem daha büyük riske sokuyor, hem de destek kaynaklarıyla bağlarını koparıyor.