Kalkınma Çabalarını Güçlendirmek Ve Yerel Dayanıklılık İnşası: Belediye Hizmetlerinin Krizlere Yanıt İle Ne İlişkisi Var?

11 September 2019

Kamu hizmetlerine yönelik artan talep, gelişmekte olan her ülke için zorlayıcı olabilir. Yerel düzeyde ise durum; özellikle doğal afet, karmaşık acil durumlar ve insani kriz anlarında daha da karmaşık görünmekte. Günümüzde yerleşim yerleri, kriz anlarında yerlerinden edilen bireyleri ağırlamakta ön cephede yer alıyor. Ani nüfus artışı, kısıtlı altyapı ve üstyapı imkânlarına sahip yerel idarelerin kamu hizmeti sunumu kapasitesini zorlayıcı nitelikte. İtfaiye, yangın ve acil durumlara müdahale, park ve bahçe yönetimi, çöp toplama ve depolama, atık yönetimi, atık su bertarafı ve yönetimi gibi, mahallenizde görmeye alışık olduğunuz tüm temel yerel kamu hizmetlerini bir düşünün. Bu durum, toplum sağlığı, çevresel ve sosyal riskler, ticari, ekonomik kayıplar ve topluluklar arası gerilime neden olmaya da namzet. 

UNDP, Suriye krizinin etkileri ile başa çıkmaya çalışan yerel idarelere, yerel halka ve Suriyeli bireylere, belediye hizmetlerinin kalite ve kapasitesini güçlendirerek yardım ediyor. Özellikle Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen çeşitli projeler kapsamında hayata geçen destek, ulusal çapta dikkat çekmeye devam ediyor. UNDP Türkiye olarak, önde gelen 12 gazeteci ile birlikte, nüfusunun yaklaşık yüzde 25’i Suriyeli bireylerden oluşan Hatay’ı ziyaret ettik. “Medeniyetler beşiği” olarak bildiğimiz, hoşgörü, dayanışma ve misafirperverliğin şehri Hatay, halihazırda İstanbul, Şanlıurfa ve Gaziantep’in ardından en yoğun Suriyeli nüfusa ev sahipliği yapıyor. Şehir ve insanları, kısıtlı imkânları ile Suriye krizinin menfi etkileri ile başa çıkmaya çalışıyor. Ve UNDP, çözümün önemli bir parçası olarak öne çıkıyor.         

Sürdürülebilir kalkınma, dayanıklılık ve hatta krizlere yanıt ile belediye hizmetleri arasındaki derin ve doğrudan ilişkiyi merak ediyor musunuz? Kemerlerinizi bağlayın; sizi Türkiye’nin “Göç Laboratuvarı”, Hatay’a götürüyoruz. Neleri başardığımızı yerinde görmek; doğru yaklaşım, araçlar, strateji ve planlama bir araya geldiğinde, kalkınma yardımı ve iş birliğinin neleri değiştirebileceğini izlemek üzere.

“UNDP, Birleşmiş Milletler (BM) kurumları içerisinde farklı bir konumda. Belediyelerin altyapılarını güçlendirmek konusunda çalışan tek kuruluş ve bir projeyi başından sonuna götürecek mühendis, satın alma uzmanı vs. gibi insan kaynağına sahip. Deneyimli ekipleriyle yerel kurumlarla iletişime geçip ihtiyaca cevap verecek projeler üretiyor ve kaynak arayışına geçiyor.”

Sürdürülebilirlik, sivil toplum ve kalkınma alanlarında ülkemizin önde gelen kalemlerinden, Hürriyet gazetesi yazarı Gila Benmayor’un köşe yazısı yukarıdaki ifadelerle başlıyordu. İki günlük makaleler dizisi, UNDP’nin AB tarafından fonlanan projelerinin, Suriye krizinden etkilenen yaşamları nasıl değiştirdiğine tanıklık etmeyi amaçlayan bir basın heyetinin Hatay'a yaptığı ziyaretin hemen arkasından yayımlandı. Ulusal basını temsilen 12 köşe yazarı ve bir televizyon ekibi, iki günlük bir saha ziyareti kapsamında Hatay merkez, Hassa, Yayladağ ve Kırıkhan ilçelerindeki projeleri yerinde görme fırsatını buldu. UNDP Türkiye Mukim Temsilci Yardımcısı Sukhrob Khojimatov liderliğindeki ekibimiz, misafirlerine UNDP’nin Türkiye’de neleri başardığını gösterme fırsatını yakaladı. 

UNDP proje yöneticileri, saha ekipleri, aynı zamanda İlbank ve Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili kurum ve kuruluşları, ziyaretlerin çeşitli aşamalarına eşlik etti. İki gün boyunca şantiyeler, toplantı odaları, ilçeler ve şehrin farklı noktalarında; bireyleri, toplulukları ve kurumları güçlendirerek dayanıklılıklarını artırmayı amaçlayan entegre bir projenin farklı ayaklarını inceleme fırsatı bulduk.         

Esasen, kamu hizmetlerine yönelik artan talep, gelişmekte olan her ulus için belirli zorluklar içermekte. Doğal afetler, karmaşık acil durumlar ve insani krizler nedeniyle ortaya çıkan hareketlilik ve göçün tetiklediği ani nüfus artışı, ulusal ve yerel yönetimlerin üzerinde daha fazla baskı oluşturmakta. Krizler bir bölgeyi vurunca, insanlar doğal olarak bazen ülke içinde, bazen de komşu ülkelerde daha güvenli bölgelere göç etmekte. Netice itibarıyla, şehirler ve sakinleri, günümüzde giderek artan ölçüde göç olgusu ile karşı karşıya kalmakta. Şehirlerin misafir ettikleri yeni nüfusu ve ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurursak, kaliteli belediye hizmetleri her şehir için zor, ama bir o kadar da önemli hale gelmiş durumda.    

Özellikle altyapı, üstyapı, teknik uzmanlık ve hizmet sunumu kapasitesi açısından imkanları, mültecilerin gelişinden önce de sınırlı olan belediyeler için hizmet sunumuna devam etmek, oldukça zorlayıcı. Beklenmedik nüfus artışı, yerel düzeyde sürdürülebilir kalkınma çabalarına da ciddi engel oluşturmakta. Öte yandan; mülteciler ve ev sahibi toplulukların birlikte yaşadıkları şehirlerin yukarıda sıraladığımız ihtiyaçlarının karşılanmaması, toplumlar arası uyuma zarar vererek istenmeyen gerilimlere de neden olabilmekte. Bu nedenle; belediyelere atık yönetimi, belediye hizmetleri, altyapı gelişimi ve teknik destek alanlarında katkı sunan tek BM ajansı olan UNDP’nin Türkiye’deki çabaları sosyal uyum, sürdürülebilir kalkınma ve refah için büyük önem arz ediyor. İstanbul, Şanlıurfa ve Gaziantep’in ardından en çok mülteciyi ağırlayan Hatay’da halen nüfusun yaklaşık yüzde 25’i Suriyeli göçmenlerden oluşmakta.       

Tam da bu noktada, UNDP’nin krizlere yanıt ve dayanıklılık alanındaki katma değeri devreye giriyor. Esasen, büyüklüklerinden bağımsız olarak, altyapı yatırımları, belediyelerin bütçelerindeki en büyük harcama kalemi. Bina ve tesisler, teknik ekipman, transfer istasyonları, kolektörler, atıksu arıtma tesisleri, şehir merkezleri ile kırsal alanlarda yaşayanlara hizmet götürmek için inşa edilmekte. Tüm bu yatırımlar, halihazırda kendi kalkınma mücadelelerini veren, aynı zamanda, yüzbinlerce mülteciyi ağırlayan toplumların refah ve ilerlemeye ulaşmaları için gerekli. Ve bu yatırımları gerçekleştirmek için ciddi mali kaynağa ihtiyaç var. 

Örnek vermemiz gerekirse, sadece katı atık transfer istasyonları aracılığıyla, UNDP, şehirlerin sağlık ve yaşam kalitesi gibi alanlarda AB standartlarına uyumunu artırıyor. Kent sakinleri ve kırsal bölgelerde yaşayanlar için çevresel koruma sağlıyor ve daha fazla nüfusa hizmet götürme baskısı altındaki belediyelerin üzerindeki mali ve operasyonel yükü hafifletiyor. 

Kaynak ve kapasiteleri sınırlı olan belediyelerin beklenmedik nüfus artışı ile birlikte gelen atık (çöp, katı atık, atık su vb.) üretimi ve yönetimi gibi, sağlık ve çevre konularını da içeren sorunlarla mücadele etmekte zorlandığının altını çizen UNDP Türkiye Mukim Temsilci Yardımcısı  Sukhrob Khojimatov da “Güneydoğu Bölgesi’nde üretilen toplam ek atık, yılda 1 milyon tonun üzerinde ve katı atıkların sadece taşınmasının yıllık maliyeti 25 milyon ABD Doları’nı aşıyor. Araştırmalara göre, Türkiye'nin güneydoğusunda yer alan ve nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si kadar mülteciye ev sahipliği yapan illerdeki belediyelerin, artan hizmet talebini karşılamak amacıyla gerekli kapasiteye erişebilmeleri için yıllık ek 215 milyon ABD Doları'na ihtiyacı olacak” sözleriyle durumun mali boyutunu gözler önüne seriyor. Rakamlar gerçekten her şeyi ortaya koyuyor. Gila Benmayor’un köşe yazısında ifade ettiği gibi: “Anlayacağınız açık büyük”.  

Güncel verilere göre Türkiye’de ikamet eden Suriyeli bireylerin yüzde 97’si, şehirlerde Türk komşuları ile yan yana yaşıyor. Yerel idareler ve belediyeler, Suriye krizi nedeniyle artan nüfusla birlikte gelen hizmet talebini karşılamakta zorlanıyor. Türkiye’nin güneyinde özellikle sınır bölgelerinde yer alan ve 100,000’in üzerinde geçici koruma altındaki Suriyeliye ev sahipliği yapan 4 il bulunmakta. Aralarında Kilis, Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa’nın da bulunduğu illerdeki Suriyeli nüfusun genel nüfusa oranı ise yüzde 10 ile yüzde 90 arasında değişiyor. Ve UNDP tüm bu illerde önemli projeler yürütüyor. 

Yerel düzeydeki zorluklardan bahsetmiştik. Büyükşehir belediyelerinin hizmet götürme sorumluluklarını kırsal alanlar ve köylere kadar genişleten yasal değişiklikler, işin talep yönünde yeni birtakım sıkıntılara da yol açmış durumda. Suriye krizi kaynaklı gelişmeler ise, altyapıdan üstyapıya, ulaşım hizmetlerinden, yeşil alanlara, belediyeler üzerinde yeni bir yük oluşturdu. Belediyelerin merkezi hükümet bütçesinden aldıkları pay, nüfusları ile orantılı. Ve mülteciler, yerel yönetimlere ayrılan bütçe paylarının hesaplamasında dikkate alınmıyor. Dolayısıyla evet, Türkiye’nin, özellikle sınır bölgelerindeki belediyeleri, zaten kısıtlı olan imkanları nedeniyle sıkıntı yaşıyor. Ve UNDP, yerel yönetimlere destek olarak dayanıklılıklarını artırıyor.          

“Nüfus artıyor ama belediyenin geliri artmıyor. Dolayısıyla UNDP’nin yukarıda sözünü ettiğim TDP projesi, Suriye krizinin şehirler üzerindeki baskısını azaltmanın yanı sıra mültecilerin topluma entegre olmasını hedefliyor.” diyor Gila Benmayor. İki günlük yazı dizisi devam ediyor: “Çevre sorunlarına ve yerel yönetimlerin sıkıntılarına çözümler üretmek için birlikte çalışan İlbank ve UNDP, aynı zamanda Suriyelilerin kendi kendilerine yeterli hale gelmelerine de katkıda bulunuyor.”

"UNDP'nin AB’nin MADAD Fonu’ndan almayı başardığı 50 milyon euronun 22,5 milyon euroluk bölümü belediyenin altyapısının güçlendirilmesine ayrılmış. Proje Hatay, Şanlıurfa, Kilis ve Gaziantep’i kapsıyor. Ziyaret ettiğimiz Hatay’da Yayladağı ve Kırıkhan’da katı atık transfer istasyonunun inşaatı İlbank’ın iş birliğiyle devam ediyor. Reyhanlı ilçesindeki atık transfer istasyonu ise devreye girmiş. UNDP Güneydoğu’da değişik fonlarla şimdiye kadar 6 tane atık transfer istasyonu yapmış. "

Basın gezisine katılan bir başka medya mensubu, CNN Türk’ten Fatoş Karahasan ise “Bu istasyonlar ne işe yarar derseniz “vahşi depolamayı” önlüyor”, diyor. Proje Müdürü Sertaç Turhal’ın anlatımından aktardığına göre “İlçe belediyelerinin küçük çöp kamyonları istasyona geliyor ve UNDP’nin Hatay Belediyesi’ne temin ettiği büyük TIR’lara çöpleri transfer ediyor. Çöpler böylelikle ayrıştırılmak üzere ilçelerden Hatay’daki merkeze ulaştırılıyor. Turhal’ın işaret ettiği gibi, çöp aslında bir değer ve geri dönüştürülerek ya da organik malzemeden biyogaz üreterek ekonomiye kazandırılması mümkün. UNDP, Hatay Belediyesi’ne böyle bir imkan sunuyor ve teknik destek sağlıyor.” 

Gila Benmayor’un köşe yazısı ile devam edelim: “Projenin Suriye krizinin yükü altında kalan belediyelere sağladığı desteğin Hatay ayağını yerinde görmüştük. UNDP’nin katı atık ve atık su yönetimi gibi projelerinin Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan Hatay, Kilis, Urfa, Gaziantep belediyelerine katkısı büyük.” Bir gazetecinin izlenimlerini basit ama güçlü sözcüklerle ifade etmesi, UNDP olarak mesajımızı Türkiye’de onbinlerce haneye iletmiş oldu. Amacımız, zaten buydu. 

Tekrar T24’ten Gaye Akyol’a dönelim: “UNDP kriz sonrası yönetim çerçevesinde dayanıklılık temelli sürdürülebilir bir kalkınma politikası izleyerek hem ev sahibi toplulukların hem de Suriyelilerin yaşam standartlarını yükseltmeyi amaçlıyor. Avrupa Birliği’nin sağladığı mali destekle finanse edilen Suriye Krizine Yanıt Olarak Türkiye’de Dayanıklılık Projesi'nin (TDP) hedefi de Suriye’ye sınır komşusu olan Şanlıurfa, Hatay, Kilis ve Gaziantep’te ani nüfus artışı nedeniyle belediyeler ile yerel yönetimlerin yaşadığı sorunlara uzun vadeli çözümler getirmek.”  

Krize yanıt ve dayanıklılık alanında, hem savaş ve trajediden kaçan, yerinden edilmiş insanları, hem de ev sahibi toplulukları güçlendiren, iyi tasarlanmış bir projenin gerçek değeri. “Çöp toplamak ve topluluklar arasında sosyal uyumu sağlamak arasında nasıl bir ilişki var?” diye sorabilirsiniz. Cevabını az önce vermeye çalıştık.   

Yine de, hâlâ “Neden katı atık, UNDP bu işin içinde neden var?” sorusu aklınıza takılabilir. O zaman basitçe anlatmaya çalışalım. Projenin Belediye Hizmetlerini Güçlendirme Bileşenini yöneten Sertaç Turhal, konuyu şu şekilde özetliyor: “UNDP’nin hep entegre bir yaklaşımı oldu. Biz bir projeye karar verirken, Türkiye’nin kalkınma hedefleriyle paralel ve belediyelerin ihtiyaçlarına uygun olarak devletten bir partnerle çalışıyoruz. Katı atık aktarma istasyonları da bunun parçası. Bugüne kadar güneydoğuda 6 tane katı atık aktarma tesisi tamamladık, 2 tane daha yapıyoruz ve bizim yaptığımız 8 istasyona ek olarak belediyelerin tesislerini de hesaba katarsak burası Türkiye’de katı atık aktarma sorunu çözülen ilk bölge olacak. Bu projenin önemli olmasının da birkaç nedeni var. İstasyonlarda sadece inşaat yapmıyoruz, transferi sağlayacak araçları da satın alıp belediyeye verdik. Yayladağı ilçesi 60-65 bin nüfuslu, her gün 65-70 ton çöp çıkıyor. Bu çöplerin merkeze transfer edilmesi lazım ama belediyelerin finansal gücü olmadığından, getirmesi gerekse de belediyeler bu çöpü taşımıyor. Getiremediği için de vahşi depo dediğimiz sahalara döküyor. Bu alanlarda da çöp sızıntı suyu yeraltı su kaynaklarına karışıyor, ekonomik değeri olan biogaz metan olarak atmosfere salınıyor ve hem sera gazı oluyor hem de patlama tehlikesi yaşanıyor. Bizim amacımız çöpü buradan transfer edip hem vahşi depolama alanlarının yarattığı çevresel tehditleri ortadan kaldırmak hem de belediyelerin çöpten para kazanabilmesini sağlamak.”

UNDP’nin bölgede yürüttüğü projeler kapsamında inşa edilen istasyonlar tamamlandığında, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin katı atık transfer problemini çözen ilk bölgesi olacak. UNDP'nin AB tarafından finanse edilen projesi Reyhanlı, Kırıkhan, Yayladağı ve Samandağ ilçelerine 4 katı atık transfer istasyonu kurulmasını içeriyor. Bu tesislerden Reyhanlı'daki tamamlanmış durumda, Kırıkhan ve Yayladağı'ndakilerin yapımı ise halen sürüyor, Samandağ ilçesinde ise bir adet mobil transfer istasyonu hazırlanacak. Tesislerin tamamı bitirildiğinde, kentteki katı atık transfer süreçlerinin kurumsal altyapısı yüzde 90'a yakın oranda UNDP tarafından sağlanan destekle tamamlanmış olacak. 

Yapılan yatırımlardan yararlanacak Türk vatandaşı sayısı 384 bin 532, Suriyelilerle birlikte bu sayı 486 bin 433 kişiye çıkacak. Her istasyona üç adet katı atık transfer aracı ile bir adet kazıcı-yükleyici araç hibe edilmesini de kapsayan yatırımlar, hem çevre temizliği ve halk sağlığında önemli iyileşmeler sağlayacak, hem de Hatay Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesinden toplamda 8.5 milyon TL'lik bir yükü alacak; hibe edilen araçların sağlayacağı tasarruf tutarı, yıllık 3 milyon TL’ye ulaşacak. 

UNDP'nin atık yönetimi konusunda hayata geçirdiği bir diğer yatırım da Hassa'da inşa edilen atık su arıtma tesisi. Ekim ayında tamamlanması planlanan proje kapsamında günlük 4 bin metreküp su arıtılacak. Bu da halihazırda Hassa'nın kanalizasyonunun aktığı Asi Nehri'ndeki kirliliğin önüne geçilmesi için önemli bir adım. Belki Lübnan'da doğan ve Suriye'den geçerek Türkiye'den denize dökülen Asi Nehri'nin tamamını temizlemek mümkün değil ancak Hassa bölgesindeki yaklaşık 60 bin kişinin atık su arıtma ve atık yönetimi ihtiyacına cevap verecek olan tesisle yeraltı sularının kirlenmesi de dahil, bir dizi önemli sağlık ve çevre riskinin azaltılması hedefleniyor. 

Projenin tamamlanmasıyla birlikte 24 bin 954'ü yerel nüfus, 6 bin 613'ü Suriyeli olmak üzere toplam 31 bin 567 kişi atık su tesisinden faydalanmış olacak. 3 milyon 279 bin dolar tutarındaki projenin AB'nin finansal desteğiyle hayata geçmesi de, belediyenin öz kaynaklarının farklı yatırımlara aktarılmasını mümkün kılacak. 

UNDP'nin Hatay'da desteklediği bir diğer kurum da itfaiye. Faaliyet alanı genişleyen ve imkan ve kabiliyetleri halihazırda yetersiz olan Hatay İtfaiyesi'ne 2 yangın söndürme aracı ve bir su tankeri, proje kapsamında hibe edildi. Bir yangın anında müdahale için ilk 3 dakikanın hayati öneme sahip olduğunu ifade eden itfaiyeciler, UNDP'nin sağladığı araçlar sayesinde müdahale kapasitelerinin arttığını belirtiyor. UNDP'nin araç desteği, hem geleneksel ısınma yöntemleri sebebiyle yangın ihtimalinin daha yüksek olduğu Suriyelilerin yaşadığı bölgelere müdahalede, hem de yerel nüfusun mevcut sıkıntılarını giderme konusunda büyük katkı sağlamış.

İtfaiyeye hibe edilen iki adet ilk müdahale aracının 2018 yılında 200'den fazla vakada kullanıldığı düşünülüyor; bu sayı da ilçe genelinde meydana gelen yangınların yüzde 25’ine, il genelinde meydana gelen yangınların ise yüzde 4,1’ine denk düşüyor. Bu hesaplamayla itfaiye söndürme araçlarından fayda gören kişi sayısı 470 binden fazla.

Bağışlanan su tankeri ise büyük ölçekli yangın vakalarının yanı sıra su dağıtımı ve cadde sulaması gibi görevlerde de kullanılıyor. UNDP tarafından temin edilen araç, Antakya ilçesinde bu görevler için kullanılan tek tanker ve aynı zamanda bir diğer merkez ilçe olan Defne’de de görev yapıyor. 2018 yılı verilerine göre, su tankeri 4.262 su dağıtımı, 1.925 cadde sulama görevinde kullanılmış; bu da il genelindeki su verme/dağıtma ve cadde sulama görevlerinin sırasıyla  yüzde 25,66 ve yüzde 17,50’sine denk düşüyor. Sulama aracının yılda 660 binden fazla kişiye hizmet götürdüğü düşünülüyor. 

T24’ten Gaye Akyol, durumu şu sözlerle ifade ediyor: “Nasıl ki yangın Türkiyeli ya da Suriyeli dinlemiyorsa; araçların hizmet verdiği kişilerin ev sahibi ülkeden mi yoksa mültecilerden mi olduğunun da istatistiği yok. Hatay İtfaiyesi'ndeki yetkililer sayıları toplam olarak veriyor, bu da aslında hem ev sahibi ülkenin vatandaşlarının hem de Suriyelilerin kolektif kalkınmasını amaçlayan UNDP'nin projesinin ne kadar anlamlı olduğunu gösteriyor.” 

Gelin yazıyı, yerelde dayanıklılık inşa etmek, sürdürülebilir kalkınmayı güçlendirmek ve kriz sonrası yönetimi, iyileşme ve krizlere yanıt alanlarındaki dünyadan en iyi uygulama örneklerini paylaşmak konusunda gerçekleştirilecek önemli bir uluslararası buluşma ile kapatalım:  

Gila Benmayor’un yazdığı gibi; “2019 sona ermeden Türkiye’nin Suriye mülteci kriziyle deneyimlerini anlatacağı iki platform var. İlki, UNDP’nin, Gaziantep Belediyesi, Belediyeler Birliği, IOM, UNHRC gibi kurumların iş birliğiyle Gaziantep’te 26-27 Kasım tarihlerinde düzenleyeceği uluslararası Belediyeler Forumu. Buna mülteci kabul eden ülkelerden 50’den fazla belediyenin katılması bekleniyor. İkincisi 17-18 Aralık tarihlerinde Cenevre’de düzenlenecek Küresel Mülteci Forumu. Türkiye bu forumun eş başkanı.”

Kapatırken, UNDP'nin dayanıklılık temelinde kurguladığı sürdürülebilir

kalkınma projeleri, mülteci krizinden en çok etkilenen şehirlerdeki yaşam koşullarında kolektif bir artış sağlayarak sosyal uyumun nasıl kurgulanabileceğine dair çığır açan bir örnek oluşturuyor, tam da BM'nin 2030 Gündemi sloganının da ifade ettiği gibi, "Kimseyi geride bırakma…"

Umarız şimdi belediye hizmetleri sunumu, sürdürülebilir kalkınma, dayanıklılık ve hatta mülteci krizlerine yanıt arasındaki ilişkiyi anlatabildik. 

UNDP ekibi Hatay’dan bildirdi.