Türkiye’nin Tatlı Su Ekosistemleri Tehlike Altında

1 November 2018

Türü zenginliği bakımından en zengin ve en çok tehdit altındaki ekosistemler olan tatlı su ekosistemleri yerkürenin %1’inden daha azını kaplıyor. Bu nadide ekosistemler asırlardır çok büyük bir tehdit altında, sadece 20. yüzyılda tatlı su alanlarının yüzde altmış dokuz ila yetmiş beşinin yok olduğu tahmin ediliyor. Günümüze kadar hayatta kalmayı başaran ve hali hazırda ağır bozulmalara uğramış olması muhtemel olan sulak alanların sağlığı konusunda herhangi bir küresel değerlendirme yok. Bunun yanı sıra, dünyadaki balık türlerinin neredeyse yarısı ve tüm hayvan türlerinin yaklaşık onda biri tatlı sularda yaşıyor.

Önemli Doğa Alanları (ÖDA’lar), küresel ölçekte biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliği için önemli ölçüde katkı sunan alanlar. Tatlı su türleri için en büyük tehditlerden biri yaşam alanlarının bozulması veya tamamıyla yok olması ve Türkiye de bu konuda bir istisna değil. Son bulgular Türkiye’de geçtiğimiz altmış yıl içerisinde toplamda Marmara Denizi’nin bir buçuk katı büyüklüğünde sulak alanını kaybedilmiş olduğunu gösteriyor.

Dünyanın birçok yerinde bulunan ve henüz envanter çalışmaları devam eden olan Önemli Tatlısu  Alanları (ÖTA), doğa korumacılar ve kara vericilerin tatlı su biyolojik çeşitliliğini, planlama sürecinde göz önünde bulundurarak tatlı su yaşam alanlarının yok olmalarını ve bu alanlarda yaşayan canlı türlerinin nesillerinin yok olmalarını önlemek için fırsat yaratıyor. Türkiye’de, küresel ölçekte kriterler kullanılarak tanımlanmış otuz sekiz adet ÖTA bulunuyor. Bu çalışma; söz konusu alanlarda var olan toplamda seksen dört adet tatlı su balığı ve otuz üç adet yumuşakça (salyangoz ve midye) üzerine temellendiriliyor.

Türkiye’nin alan bakımından ikinci en büyük gölü olan Beyşehir Gölü ve su toplama havzası Beyşehir Gölü ve Havzası ÖTAsını meydana getiriyor.  ÖTA nesli tehlike altında olan on iki tatlı su balığına ev sahipliği yapmakta. Alan, aynı zamanda günümüzde nesli tükenmiş olan bir balık türüne de ev sahipliği yapmış. Doğa koruma uzmanları, harekete geçilmemesi durumunda hayatta kalan on iki balık türünün de aynı şekilde neslinin tükeneceğine inanıyor. Bu türlere yönelik tehditlerin en başında; su seviyesinin ve doğal yaşam alanı kalitesinin azalması, doğal yaşam alanının tahribatı, bilinçsiz su yönetimi, sudak balığı gibi yabancı yırtıcı türlerin alana bırakılması geliyor. Doğa Derneği (Birdlife Türkiye) ve Magma Dergisi işbirliğinde, Küresel Çevre Fonu’nun (GEF) Küçük Destek Programı (SGP) çerçevesinde yaptığı finansal destek ile küresel ölçekte neslinin devamlılığı tehdit altında olan balık türlerinin ve yaşam alanlarının toplum temelli anlayışla koruma altına alınması için harekete geçildi.

Çözüm için harekete geçmek

Projenin ilk ayları süresince, balıkçılar, balık kooperatifleri, akademi (Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Su Ürünleri Bölümü, Isparta Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü) ve devlet kurumlarını (Orman ve Su İşleri Bakanlığı Bölge Müdürlüğü, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İl Müdürlüğü, Devlet Su İşleri) da içeren yerel paydaşlara ziyaretler düzenlendi. Bu ziyaretlerin amacı konu ile doğrudan ilgili olan tarafların bakış aşısını daha iyi anlamak ve tehlike altındaki balık türlerinin dağılımı konusundaki verileri temin etmek oldu.

Sonraki aylarda, Doğa Derneği’nin uzmanları tehlike altında olan balık türlerine dair daha önceden rapor edilmiş konumlara, söz konusu türlerin belirtilen alanlarda varlıklarını sürdürüp sürdürmediklerini kontrol etmek ve dağılım verilerini güncellemek amacıyla, ziyaretler düzenledi. Balılar, Beyşehir Gölü’ne akan küçük su kaynağı veya akarsu kolu olan on altı farklı konumda tespit edildi. Ancak, gölde nesli tehlike altında olan türlerin hiçbirine rastlanamadı. Balıkların bulunduğu en önemli kaynaklardan biri aynı zamanda arkeolojik alan olarak da korunan ve balıkçılık faaliyetine elverişli olmayan Eflatunpınar. Bu balık türleri çok hızlı bir biçimde azalıyor ve bunun başlıca sebebi göle bırakılan istilacı türler. Buna ek olarak balıkların alanda serbestçe yayılmalarını engelleyen ve bunun ötesinde sayılarını azaltan diğer sorunlar arasında barajlar, sulama kanalları, elektroşok balıkçılığı, fabrika ve kanalizasyon atıklarını da saymak mümkün.

Beyşehir Belediyesi’nin desteği ile düzenlenen bir toplantıda balık dağılımı, tehditler ve nesli tehlike altındaki balıkların korunması için hazırlanan Tür Eylem Planı’nın faaliyetleri konularında derlenmiş tüm verilerin sunulduğu bir toplantı düzenlendi. Toplantı sonrasında Eylem Planı’nın birer kopyası konu ile ilgisi olan tüm paydaşlara revizyon ve yorumları almak adına gönderildi. Bu esnada, detaylı bir infograf ve proje ile ilgili gelişmeler Magma Dergisi’nin 2017 yılı Ekim sayısında Eflantunpınar’ın ilk su altı fotoğrafını da içeren bir yazı ile yayımlandı.

Proje’nin son ayında ise tamamlanmış Beyşehir Gölü Havzası’ndaki Nesli Tehlike Altındaki Balık Türlerini Koruma Planı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na onaylanmak üzere gönderildi. Plan, 2018 yılı Aralık ayında Mahali Sulak Alan Komisyonu’na sunulacak ve yürürlüğe girecek.

Proje, geniş bir balıkçı topluluğu, sivil toplum kuruluşları, akademi ve devlet kurumları gibi farklı alanlardan paydaşları bir araya getirerek, başarılı işbirliği konusunda iyi bir örnek oluyor. Tehlike altındaki bu türlerin korunması için, projenin uygulama sürecinde kurulan ilişkiler proje sonrasında da sürdürülecek.